Küresel Isınmanın Tarıma Etkisi

Küresel ısınma, hayatımıza son senelerde yerleşti. Araştırmalar ve tahminler yapılmaktaydı, yetkililer gereken özeni göstermedi...
Küresel ısınma doğrudan hayatımızı etkilemektedir.

Tarıma etkisi; tekstil, içki, konserve, reçel, sofralık sebze ve meyve, turşu, hayvansal üretim ve yağ (ay çiçek yağı, zeytin yağı, mısır özü yağı) sektörüne doğrudan etkisi vardır.

Bitkilerin optimum düzeyde gelişme göstermesi için gerekli doğal koşulların değişmesi, kuraklık ve su kaynaklarındaki yetersizlikten dolayı, kalite ve verim açısından büyük zararların oluşmasına neden olmaktadır.

Tekstil, pamuk üretiminin kuraklık nedeniyle kalite ve verimini doğrudan etkiledi. Bunun sebebi ise, pamuk üreticilerinin genel olarak çiftçi kesimi olması ve ilkel (geleneksel) tarım yapılmasıdır. Maddi yetersizlikten, gerekli olan, gübre, ilaç, sulama ve bakımı yapamamaktadırlar.

İçki sektöründe, üzüm, arpa, buğdayın yetiştirilmasinde yaşanan zorluklar nedeni ile pazara etkisi söz konusu. Bira, rakı, şarap... İçkiler meyvelerden yapılmaktadır.

Konserve, reçel, sofralık sebze ve meyveler... Birinci dereceden tüketimlerimiz olan, bitkisel ve hayvansal ürünler gün geçtikçe, şartların değişiminden dolayı pazar fiyatlarına etkisi söz konusu.

Büyük şirketlerin, tarımsal üretim tesisleri küresel ısınmadan en az etkilenen üretici kesimidir.

Değişen doğal koşullara adaptasyon sorunuda en önemli etkenlerden biridir. Bitkiler, büyüme ve gelişme dönemlerinde gerekli olan mineralleri topraktan alamamaları (Kuraklık nedeni ile topraktaki nemin azalması ve tuzluluk gözlenmesi) ve taban suyunun giderek dahada derinlere inmesi gelişim bozukluklarına neden oluyor.
Taban suyunun derinlere inmesi, bitkiler gelişimlerini, toprak altı ve toprak üstü olmak üzere iki şekilde gerçekleştirirler. Taban suyuna ulaşmak için kökler büyüme yapma ihtiyacı duyarlar ve toprak üstü gelişimin yavaşlamasına neden olmaktadır.

Küresel ısınmaya duyarlı olmamız gerekli...

Hükümetimizin ne kadar duyarlı olduğu ortada. Kyoto protokolünün onaylanmaması ve kazdağlarının durumu.

Kazdağlarının belirli bir bölümü milli parktır. O2 (oksijen) kaynağı alan kazdağları, önemli su kaynaklarınada sahiptir. Küresel ısınma, uluslararası bir sorunken, bu şekilde davranılması gerçekten insanın içini acıtıyor. Maden araştırması sırasında doğal su kaynaklarının kirlenmeside ayrı bir durum.
Kanadalı maden araştırma şirketi, Kanada'da mimlenmiş olmaları, hatta halk tarafından vatan hainliğine kadar giden suçlamalarla karşı karşıya kalmışlardır. Bu şirket kazdağlarında...
Madenleri bulup, Türkiye dışına çıkartacaklar ve Türkiye'ye de suspayı verip, okus pokus...

Küresel ısınma hakkında uzun süreli araştırmalarım vardı ve devam etmektedir. Bu araştırmalar çerçevesinde almış olduğum ödev ''Küresel Isınma'nın Tarıma Etkisi''
Ödevi hazırlamadan önce biraz karalama yapmak istedim.

TEMA

OYUN HİÇ BİTMESİN!

Toprak olmazsa ağaç olmaz.

Ağaç olmazsa oyun olmaz.

Toprak hayattır.

Gel, Yavru TEMA'ya katıl,

hayat da oyun da hep devam etsin.

http://www.tema.org.tr/tr/index.htm

Küresel Isınmanın Türkiye Tarımına Etkisi

Kuraklığın sürmesi halinde bu yıl hububat ve meyve sebzede oluşabilecek zararın ihracat kaybı ve ithalat olasılığı hesaba katılırsa 5 milyar doları bulabileceği belirtiliyor.

Ziraat Mühendisleri Odası, küresel ısınma nedeniyle yaş sebzemeyve ve kuru bakliyattaki verim kaybının yaratacağı ekonomik zararı hesaplamak için masaya oturdu. Bu konuda yapılan gayriresmi hesaplara göre ihracat kaybı ve iç pazardaki üretim kaybından kaynaklanacak ithalatın da katılmasıyla sadece kuru bakliyatta 1 milyar dolarlık bir zarardan söz ediliyor. Reis Bakliyat'ın sahibi Mehmet Reis, 11'inci ayda yapılan buğday ve kırmızı mercimekte yüzde 20 rekolte düşüklüğü olduğunu belirterek, "Bu tarihten sonra yağmur yağsa bile faydası olmaz" dedi. Nisan ayında pirinç, pamuk, fasulye ve nohut ekileceğini hatırlatan Reis, yağmur yağmazsa bazı bölgelerde ekim yapılamayacağını, bunun da önümüzdeki aylarda ürün bulamama ve fiyat artışı gibi sıkıntılara neden olacağını vurguladı. Reis şöyle devam etti: "Bazı ürünlerin ithalatı kronikleşti. Pirinç ve fasulye başta. Pirinçte 200 bin ton açık var. Sadece pirinçte zarar 100 milyon dolar. Fasulyede tüketim 125 bin, üretim 75 bin ton, yeşil mercimekte üretim 7 bin ton, Türkiye'nin ihtiyacı 30 bin ton. Hükümetin verimi düşen ürünlerde referans fiyatları ve gümrük vergilerini aşağı çekmesi gerek, aksi takdirde stok fırsatçıları doğabilir."

BARBUNYA PAZARLIĞI!
"Üç konteyner barbunya fasulye için Kanada ile uzun pazarlıklar yapıyoruz" diyen Reis, "Türkiye'de hâlâ zararımızın ne olduğu saptanmış değil. Bence yaş sebze meyve ile kuru bakliyatın verim düşüklüğünün yaratacağı zarar 5 milyar doları bulur. Bunun 1 milyar doları kuru gıdadır. Bu hesap hem ihracat kaybı hem de iç pazardaki kayıp nedeniyle yapacağımız ithalatın toplam maliyetidir. Mayıs ve haziranda fiyatlarda büyük artışlar yaşanabilir" dedi. Paketli Bakliyatçılar Derneği Başkanı Mehmet Tevfik Dinçer de özellikle yeşil mercimek ve barbunya fasulyede sıkıntı olduğunu belirterek, "29 Ocak itibariyle gümrük vergilerinde ton başına ödenen bin 500 dolar fon bin dolara düşecek. Bu en olumlu gelişme" dedi.

İTHALAT YAPABİLİRİZ
Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın, küresel ısınmanın Türkiye'nin şu an yaşadığı kuraklığın ana nedeni olduğunu, ancak tek nedeni olmadığını vurgulayarak, "Kuraklıktan en çok hububat, hububatlar içinde de en çok buğday zarar görüyor" dedi. Şu an için kuraklığın en çok Çukurova ve İç Anadolu bölgelerinde yaşandığını dile getiren Günaydın, Çukurova bölgesinde rekoltenin en az yüzde 30'unun kaybedildiğini belirtti. "Buğdayın kilogram satış fiyatı 400 bin lira. Çukurova'daki 400 bin tonluk üretim kaybının maliyeti 160 milyon YTL" diye konuşan Günaydın, Türkiye'de yıllık buğday üretiminin 20 milyon ton kadar olduğunu kaydetti ve şöyle devam etti: "Kuraklık devam ederse üretim 17 milyon tona düşebilir. Bunun ekonomik maliyeti 1 milyar 200 milyon YTL olur. 15 gün öncesine kadar yağış yaşasaydık, kurtarabilirdik ama artık kayıplar geri dönülemez bir noktaya geldi. Buna benzer bir kuraklık 30 yıl önce de yaşandı. O zaman da üretim 17 milyon tona düştü ve ithalat yapılmak zorunda kaldık. O kuraklığın küresel ısınmayla bir ilgisi yoktu. Bu yıl da böyle devam ederse ve kuraklık diğer bölgelere de sıçrarsa ithalat yapmak zorunda kalabiliriz. Çözüm yağmur duasına çıkmaktan daha köklü birşey olmalı. Sulanma için gereken yatırım tutarı 25-30 milyar doları bulur. Türkiye bu yatırımı yapmıyor."

Kanola (Kolza)

AĞIR METALİN İLACI KANOLA: Kırları nazlı sarı çiçekleriyle süsleyen kanolanın toprağa sızmış ağır metalleri temizleyebileceği belirtildi. Erzurum Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Metin Turan yöntemi anlattı: "Metalle kirlenmiş toprakların klasik fizikokimyasal yöntemlerle temizlenmesi, büyük yatırım gerektiriyor. Bitkiyle iyileştirmeyse yeni ama hızla gelişen bir yöntem. Topraktaki kirleticilerin bitkinin köklerine veya diğer bölümlerine taşınıp hasat edilmesine 'yeşil ıslah' deniyor. Bu çok da ucuz bir yol." Yeşil ıslah yöntemi için başvurulan bitkilerden kanola, biyodizel yapımında da kullanılıyor.

Kanolanın Önemi:
Bitkisel yağ kaynağı olarak Kanola ülkemize II. Dünya savaşı sırasında Bulgaristan ve Romanya'dan Gelen göçmenlerle kolza adı ile ülkemize girmiş ve Trakya'da ekim alanı bulmuştur. Ülkemizde rapiska, rapitsa, kolza isimleriyle de bilinen kanola kışlık ve yazlık olmak üzere iki fizyolojik döneme sahip bir yağ bitkisidir. Kanola tanesinde bulunan%38-50 yağ,%16-24 protein,zengin oleik ve linoleik asit miktarı ve yağının kaynama noktasının yüksek olması (238 0C) nedenleriyle önemli bir yağ bitkisidir.İklim ve Toprak İstekleriKanola bitkisi kışlık ve yazlık olarak yetiştirilebilmektedir. Ülkemizde genellikle kışlık kanola tarımı yapılmaktadır. Kışlık kanola kışa kar altında -15 0C 'ye kadar dayanıklıdır.Ancak kışa girerken rozetleşmesini tamamlamış olması gerekmektedir. Bunun için Ekim ayının başında tavlı toprağa ekilmeli ve çıkışı sağlanmalıdır.Kışa rozet dönemi oluşmadan giren kanola bitkileri sıfırın altındaki sıcaklıklardan zarar görmektedir.Yazlık kanola daha çok ılıman iklim bölgeleri olan Ege ve Akdeniz'de yetiştirilmektedir. Konola bitkisi kumlu ve hafif topraklar dışında hemen hemen her toprakta yetişmektedir. Su tutan, göllenen tarım alanlarında çok zarar görmektedir. En iyi yetiştiği toprak humuslu, derin yapılı, nötr veya hafif alkali ve hafif asit topraklardır (pH: 4.2-7.2).
Toprak Hazırlığı:
Kanola tohumu çok küçük ve çimlendikten sonra toprak yüzeyine çıkış yüzdesi düşük olduğundan tohum yatağının iyi hazırlanması gerekmektedir. Mümkünse iç bölgelerde buğday hasadından sonra gölge tavına sürüm yapılmalıdır. Daha sonra kazayağı ve tırmık ile tohum yatağı keseksiz ve tavı kaçırmadan hazırlanmalıdır. Ekimden önce toprağın yüzeyinin düzgün olması ve bastırılması için tapan çekilmelidir. Tapan çekilmezse tohumlar derine gideceğinden üniform düzgün bir çıkış sağlanamaz.
Ekim Zamanı:
Ekim zamanı toprak ısısı ile yakından ilgilidir. Çimlenmenin iyi olabilmesi için toprak ısısı en az 10-12 0C olmalıdır. Kanola ekim zamanı Trakya, Marmara, Ege, Güneydoğu Anadolu bölgelerinde 15 Eylül- 15 Ekim tarihleri arasında yapılmalıdır. Karadeniz bölgesinde sahil kuşağında en uygun ekim zamanı 15 Eylül- 20 Ekim tarihleri, iç kesimlerde 20 Eylül- 10 Ekim tarihleri kanola için uygun ekim zamanıdır. Bu şekilde iyi çıkış yapan kanola bitkileri kışa 4-6 yaprak (rozet dönemi) arasında girer ve kuvvetli bir kök sistemini geliştirerek soğuktan zarar görmez. Eğer kanola ekimleri Kasım ayına sarkarsa genç fideler zarar görmektedir. Bu nedenle kanola ekiminde geç kalınmamalıdır.
Tohumluk:
Kanola tarımında tohumluğun önemi büyüktür. Çiftçiler kendi hasat ettikleri üründen kesinlikle tohumluk olarak ayırmamalıdır. Çünkü kanola bitkisi % 34 lere varan ölçüde yabanı hardal türleri ile melezlen-diğinden ikinci yıl hasat edilen ürün tohumluk olarak ekildiğinde hasat edilen ürünün yağında erusik asit ve küspesinde glukosinalat oranı artacaktır. Her yıl kontrollü olarak üretilen sertifikalı tohumlukların üreticiler tarafından alınması gerekmektedir. Alınacak tohumluğun ekileceği bölgede denenmiş ve kış soğuklarına dayanıklı olması gerekmektedir.
Ekim Şekli:
Kanola ekimi yonca ekim makinası gibi küçük tohumları ekebilen mekanik yada pnomatik mibzerlerle yapılmalıdır. Üreticiler gelişmiş ekim makinalarını kullanarak sıra arası, sıra üzeri ve ekim derinliğini kolaylıkla ayarlayabilirler. Bu tip gelişmiş ekim makinaları ile ekimde 1 da a kullanılan tohum miktarından önemli tasarruf sağlanmakta, 1 da 800-1000 gr yeterli olmaktadır ve düzgün bir çıkış elde edilmektedir.Kanola akiminde sıra arası mesafe 20 cm, sıra üzeri mesafe ise 3-4 cm arasında olabilir. Ekim derinliği 1.5-2 cm civarında olmalıdır. Aşırı sık ve derin ekimden kaçınılmalıdır. Derin ekimde çıkışlar mütecanis olmaz, geç kalır ve kışa iyice gelişmeden gireceğinden zarar görür. Sık ekim için de aynı zayıf gelişme söz konusudur. Zayıf kök yapısına sahip kanola bitkileri kış soğuklarından önemli ölçüde zarar görmektedir. Bazı gevşek yapıdaki topraklarda ekimden sonra merdane geçirilirse çıkış iyi olmaktadır.
Bakım :
Normal zamanında yapılan ekimlerde kanola gür geliştiği için içerisinde yabancı ot barındırmaz. Tarlada yabancı ot olarak hardal varsa kanola ekilmez. Çünkü ikisi de aynı familyadan olduğundan mücadelesi zordur ve daha sonra hasat edilecek kanola ürününe karışarak kaliteyi bozar. Ayrıca kanola bitkileri Nisan ayına kadar olan gelişme döneminde toprakta taban suyu yüksekliğine ve su tutmasına karşı çok hassas olduğundan yağışlı dönemlerde tarlada göllenme olursa hemen su tahliye edilmelidir.GübrelemeKanola her 50 kg verim için toraktan 1 kg S (kükürt) kaldırmaktadır. Buna göre uygulanacak gübre formlarının amonyum sülfat türü olmasına dikkat edilmelidir. İyi bir verim alabilmek için dekara 12-14 kg saf azot, 7-8 kg fosfor verilmelidir. Azotlu gübrenin yarısı ( 6 kg/da), fosforlu gübrenin tamamı ekimle birlikte, azotlu gübrenin diğer yarısı Şubat sonu Mart başında sapa kalkma döneminde verilmelidir.
Ekim Nöbeti:
Kanola yetiştiriciliğinden yüksek verim alabilmek için mutlaka münavebe yapılmalıdır.
Kanolanın gireceği bazı münavebe modelleri şu şekilde olabilir;
1. Model: Ayçiçeği + Kanola + Buğday +Mısır
2. Model: Buğday + Kanola + Baklagil + Ayçiçeği
3. Model: Buğday + Kanola + Şekerpancarı + Kavun-Karpuz
4. Model: Ayçiçeği + Kanola + Buğday
Kanola Tarımında Yabancı Ot Mücadelesi:
Yabancı ot mücadelesi kanolanın ilk yetişme devresinin ilk ayında çok önem taşır ve yapılması % 20-30 oranında daha fazla verim alınmasını sağlayabilir. Hızlı gelişme yeteneğine sahip yabancı otlar özellikle ilk gelişme devresinde faydalı tarla alanını kaplayarak kanola bitkisinin gelişmesini engelleyerek ve bitki besin maddelerine ortak olarak önemli oranda zarar yaparlar. Kanola bitkisi 30-40 cm boyunda olduğunda gür gelişip, gölge yaparak diğer yabancı otların gelişmesini büyük oranda engellemektedir.
Kanola Hastalık ve Zararlıları:
Kanolanın önemli zararlıları toprak pireleri, tarla salyangozu, kanola sap hortumlu böceği, lahana kelebeği ve yaprak bitidir. Özellikle Trakya'da bazı lokasyonlarda lahana kelebeği ve Karadeniz Bölgesinde de yaprak biti zararı fazladır. Yaprakların ve çiçek saplarının öz suyunu emerek beyazlama yapmakta ve önemli verim kayıplarına neden olmaktadır. Bu zararlılar ile ilaçlı mücadele yapılmalıdır. Önemli hastalıkları ise mildiyö, kolza kök uru, kurşuni küftür. Trakya'da hastalıklar pek yaygın değildir.
Kanola Tohum Bağlama:
Kanola çiçeklenme döneminde tozlanma için çeşidin kendine tozlanmasının az veya çok olmasına bağlı olarak yüksek oranda bal arılarına ihtiyaç duyar. Bu nedenle çiçeklenme dönemindeki sürede kanola tarlaları yakınında arı kovanı bulunması harnuplarda (kapsüllerde) döllenme ve tane tutmayı artırır. Çiçeklenme ve döllenme bitkide alttan yukarı doğru olmaktadır. Nisan sonu Mayıs ayı başlarında kanolanın çiçeklenmesi arılara bol miktarda çiçek tozu sağlamaktadır.
Hasat ve Depolama:
Kanola, havaların sıcak veya yağışlı gitmesine ve çeşidin erkenciliğine bağlı olarak çiçeklenmeden 40 ile 50 gün sonra hasat olumuna gelir. Trakya'da 10 Haziran, Akdeniz'de 10 Mayıstan itibaren kanola hasadı yapılabilmektedir. Kanola hasat olumuna geldiğinde bitkilerin sap, yaprak ve kapsülleri tamamen kuruyup sararır. Kırmızımsı sarı bir renk oluşur. Tohum kahverengiye dönüşmüşse hasat zamanı gelmiş demektir. Kanola bitkisinde olgunlaşma aşağıdan yukarıya doğrudur. Hasatta bitkileri tam olgunlaşması beklenirse alt kapsüllerde çatlama ve dökülmeler görülür. Erken hasatta ise üst kapsüller tam olgunlaşmadığından hasat kaybı olur. Kanola taneleri çok küçük olduğundan hasada başlamadan önce biçerdöverin ayarları çok iyi yapılmalıdır. Dekardan alınan verim ekilen çeşidin verim gücüne ve toprak verimliliği ile iklim koşullarına bağlı olarak 250-350 kg arasındadır. Emniyetli bir depolama için tanelerin rutubeti %9 u geçmemelidir. Kuru ambarlarda depolanmalıdır. Aksi halde çok çabuk kızışma olur ve küflenir.
Sonuç:
Sonuç olarak kanola tarımında çiftçilerimizin birim alandan daha yüksek verim elde etmeleri ve kazançlarını artırmaları buraya kadar belirtilen yetiştirme tekniği esaslarını tam olarak uygulamalarına bağlıdır. Kanola tarımı konusunda daha geniş bilgi almak isteyenler en yakın Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı Araştırma Enstitüleri ile Tarım İl ve İlçe Müdürlüklerine başvurdukları takdirde kendilerine yardımcı olunacaktır.





Bilinçsiz Tarım

Ülkemizde bilinçsiz tarım yüzünden tarım alanları dejenere oluyor. Toprak verimliliğinin azalması, ekolojinin bozulması, çevre koşullurına uyum ve suluma sorunlarını beraberinde getiriyor. Yapılan bilinçsiz ilaçlamalar insan sağlığını olumsuz yönde etkiliyor. Kanserojen madde içeren ilaçlar, toprak içerisinde ve canlıların vücudunda birikip kanser olma ihtimallerini arttırıyor. Uzun vadede etkilerine baktıgımızda kanser olma ihtimalimiz çok yüksek. Çözüm için öncelikle, bilinçli ve düzgün tarım politikaları gerekmekte.
Günü kurtarmanın hiç bir anlamı yok, yarın yoksa...